Zaman akıp gidiyordu. Ne zamana dur diyebiliyor ne de ruhuma çöken bu karanlığın içinden çıkabiliyordum. Kimseye demesem bile kendi içimde sonsuz bir mücadele içindeydim. Evladımı kaybetmiştim. Ciğerimin üzerine damla damla asit düştüğünü ve yaktığı her yerden çıkan dumanı sanki içime çekiyordum. Hayatta herkesin başına gelir zırvalıkları ise içimi dolduruyordu. Evet herkesin evladı ölür. Ama bu …

Yu Hua: “Yedinci Gün”
Düşünün ki öldünüz ve bu dünyaya vazo içerisinde bir tutam kül olarak veda edeceksiniz. Yakılma töreninizin saati de giderek yaklaşmakta. Bu süre zarfında doğum anınızdan ölümünüze kadar her şeyi anlatıyorsunuz. Kime? Bize, okuyucuya. İşte böyle başlıyor kitabımız. Yang Fei bize hayatının kapılarını açıyor. Bizse sayfaların nasıl aktığını anlamıyor, bu hikayenin içinde sürükleniyoruz. Yang Fei’nin çocukluğu, …
Yüksek Divan
Gün yeni başladı. Kahvaltıda, üstünde soğan yüzen mercimek çorbasını içtikten sonra evin işlerini yapmaya başladı. Kadın, çiçekli mavili elbisesini ince beline doladı. Evin taş döşeli bahçesine kırmızı hortumla suyu tuttu, süpürüp yıkadı. Kirlenmiş, yer yer boyası kalkmış haritaya benzer grimsi bir görüntü evin duvarlarını süslüyordu. “Akşama yine zıkkımlanır gelir, kör olasıca.” diye düşündü. Fakirlik, kimsesizlik …