Araştırma-İnceleme

Ümran Kırcı Şınığ: “Kendimi asla bilen değil daima öğrenen olarak tanımladım.”

Merhabalar, öncelikle teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bu “Kar Kültür Sanat” sitesinin bir projesidir. Amacı; dergileri, yazarları, çizerleri, şairleri daha da büyük kitlelere ulaştırmaktır. Bu neticede edebiyatımıza bir nebze olsun katkıda bulunabilmektir.

Soru:1 Kendinizi nasıl tanımlarsınız, sizin gözünüzden kısaca kimdir Ümran Kırcı Şınığ?

Öncelikle bu şansı bana verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Ben kendimi asla bilen değil daima öğrenen olarak tanımladım hep, bu yüzden mesleğimi de “Ebedi öğrenci” olarak dile getiriyorum. Yarım kalan akademik eğitimimi 40 yaşından sonra tamamladım ve şu an elli yaşındayım ve iki yüksek lisans bitirdim. Bunun yanında pek çok sertifikalı eğitime de katıldım. Özel, iş ve sosyal hayatımda artılarını gördüğüm her bilgiyi aslında ilk olarak kendimi çözmek ve potansiyelimi deneyimlemek için kullanıyorum. Ölene kadar bilginin peşinde koşmaya devam edeceğimi söyleyebilirim. Ümran Kırcı Şınığ bilmediğini itiraf edebilen kendi gölgesinden korkmayan kusursuzluğun peşinde koşmak yerine kusurlardan mucizeler yaratılabileceğine inanan biridir diyebilirim.

Soru:2 Ümran Kırcı Şınığ için yazmak neyi ifade eder? Üç tane kitabınız var, bunlar hayatınızın neresinde yer alıyor?

Yazmak; kendimle yüzleşmek anlamına geliyor benim için. Yazdığım her satırı aslında kendi yanlış çekirdek inançlarıma başkaldırı olarak da görüyorum. Felsefeci olduğum için soruların cevaplardan daha önemli olduğuna inanıyorum. Ama çoğumuz cevapların peşinde koşarken soru sormayı unuttuk ne yazık ki? Oysa şu anda sahip olduğumuz eğitimden sanata her bir ürün, buluş ya da eser önce bir soru ile başlamadı mı? Akademik olarak şans bulamadığım ancak karakter ve ilgi alanı olarak baştacım olan psikoloji, kitaplarımda sormaya cesaret edebildiğim şekilde bolca yer alıyor.

Soru:3 Bize kitaplarınızdan biraz bahseder misiniz? Okurları neler bekliyor kitaplarınızda?

İlk kitabım ve bana evlat sevgisini yaşatan kedimden ilham alarak yazdığım Bilge Kedi’de karşılığını bulacağınız gibi benim yarışım kendimle bazen ben geçiyorum beni, bazen ben galip. Bilge Kedi ismimi basılı bir kitapta gördüğüm bana motivasyon olarak da büyük katkıları olan ilk kitabım. Soyut kavramları ve metaforları çözebilen her yaştaki çocuk için uygun. İkinci kitabım Mıymıymıy Kişisel Geliş(e)mem kitabı da sürekli sorunlardan söz eden ancak iş çözüme gelince bir sihirli değnek bekleyen -ben dahil herkes için yazıldı. Gözlem ve tecrübelerime dayanarak yazdığım bu kitapta “Sorun belli, çözüm ne?” sorusuna cevap aramaya çalışırken “İste, Olsun” diye basite indirgenen kişisel gelişim kitaplarında vaad edilenlerin neden gerçekleşmediğini bulmaya çalıştım diyebilirim. Son kitabım BENİM ÖYKÜ KİTABIM’ın aslında bir yazarı yok ve sadece projesi bana ait. Kısaca on kelime bir hikaye olarak özetleyebileceğim bu kitap alakasız on kelimeyle bir hikaye yazmasını istediğim çocuklar için. Böylece bu kitabı alan çocuklar kendi öykü kitaplarına sahip olurken yazar kısmına kendi isimlerini yazabilirler.

Soru:4 Kitaplarınızı kendi imkanlarınızla çıkardığınızı söylemiştiniz. Günümüzde bu durumun oldukça yaygın olduğunu görüyoruz. Sizce bu durumun olumlu ve olumsuz yanları nelerdir?

Herkesin anlatmaya değer bir hikayesi vardır. Ama çok az kişi bunu başarabilir. Büyük kitlelere ulaşan kitapların yayınevlerinin her talebe karşılık vermesini beklemek pembe bir hayal olurdu. O yüzden stoksuz basım yapan yayınevleri benim gibi yazdıklarını okuyucuyla buluşturmayı isteyenler için bulunmaz fırsat. Bu yüzden bana bu şansı veren Cinius Yayınlarına minnettarım. Başkası tarafından keşfedilmeyi beklemek yerine kendinizi keşfederseniz önünüze sayısız fırsat çıkıyor. İlk adımı atmak bana düştü ama şu an sizinle bu röportajı veriyor olmak yerimde saymadığımı gösteriyor. Anlatacak hikayesi olanların elinden tutan sizin gibi değerli isimler,  yazmaya küsmek gibi bir ruhsal intihardan bizi koruyorlar.

Soru:5 Son olarak günümüz dergiciliği hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum. Bir de “Kar Öykü” dergimize hiç denk geldiniz mi inceleme fırsatınız oldu mu? Teşekkür ederim.

Bilgiyi kitap rafları arasında kovalayan bir nesilden geldim. O yüzden basılı bir eser benim için her zaman kutsaldır. Ne yazık ki günümüzde sosyal medyanın da gösterdiği gibi devşirme cümleler, kısaltılmış ifadelerle herkes kendini anlatma derdinde. Ama okuyan çok az. Bu yüzden sizin ve sizin gibi edebiyata yatırım yapan dergilerin çok önemli bir görevi yerine getirdiğine inanıyorum. Üzülerek söylüyorum ki bugüne kadar derginizi inceleme fırsatım olmadı bu benim ayıbım ve bundan sonra okuyucunuz olacağımı garanti ederim.

Bana kendimi ve kitaplarımı anlatma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.