5'te Beş

Şehriban Yaman’dan Yeni Kitap: “Sâye”

Merhabalar, öncelikle teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bu “Kar Kültür Sanat” sitesinin bir projesidir. Amacı; dergileri, yazarları, çizerleri, şairleri daha da büyük kitlelere ulaştırmaktır. Bu neticede edebiyatımıza bir nebze olsun katkıda bulunabilmektir.

Soru:1 Kendinizi nasıl tanımlarsınız, sizin gözünüzden kısaca kimdir Şehriban Yaman?

“Kendi kendime de dünyaya da yabancıyım.” der Albert Camus. İnsanın ömrünün kendisini tanımaya yetmeyeceğini söyler ve bu nedenle başkalarının bizi tanıdıklarını vurgulamalarını saçma bulur. Dostoyevski de insanın karmaşık bir varlık olduğunu eylemlerinin altında yatan nedenlerin her zaman açıklanamayacağını vurgular. Eylemlerimiz kişiliklerimizin birer yansıması olduğundan kişiliğimizi tanımlayabilmek o kadar da mümkün değil. Ne olduğumuzdan ziyade ne olmadığımızı dile getirmek tanımlamanın daha kısa yolu gibi dursa da neye dönüşeceğimizi de kestiremediğimizden ne olmadığımızı söylemek aslında o kadar kolay değil. Bir rengi ve tadı olmadığı hâlde bizi biz yapan bütünlüğün en önemli parçası olduğu için kendimi su olarak tanımlamak istiyorum. Su gibi kendim olmadan var edemem kendimi. “Her şeyim tastamam sadece biraz daha kendime ihtiyacım var.” diyorum ben de Kafka gibi.  Su gibi dinginliği ve taşkınlığı; yeşertmeyi ve yok etme arzusunu; birikmeyi ve yola devam etmeyi yani kısaca tüm zıtlıkları kendi içimde barındırıyorum. Hangisinin açığa çıkacağı biraz da neyle karşılaştığımıza da bağlı. herkesleşebilmekte bir keslik arayan farklılığı aynılıkta yakalamaya çalışan bir arayıcıyım su olup suyun sesinde ve akışında.

Soru:2 Şehriban Yaman için yazmak neyi ifade eder?

“Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.” der Sait Faik, “Haritada Bir Nokta” adlı öyküsünde. O yazmayınca çıldıracağını söyler bense yazınca çıldırdım. Hem bir tutku işi olduğundan yazmak biraz da çıldırmayı göze almak değil mi?

Soru:3 Bize kitabınızdan biraz bahseder misiniz? Okurları neler bekliyor kitabınızda?

Kitabıma Sâye ismini verdim. “Gölge” anlamına geliyor. Seyyidhan Kömürcü “Sena” adlı şiirinde “ben dik gölgem kambur, bu leke başka” der sevda için. “Bense kambur gövdemin dik gölgesi” diyorum. Yazmak benim için sevda işi olduğundan ve sırtım ne zaman yere gelse ardımdaki karaltının dik durma çabalarından hep yoluma devam ettim. Yoluma devam edişlerimin öykülerine de en çok gölgemin ismini yakıştırdım. On ayrı öykü yani on ayrı yola çıkış var kitapta. Kimi kendimizden başkalarına doğru olurken kimi de kendimizden kendimize doğru. Yola çıkışlarımız, yolda kalışlarımız ve yolları tüketişlerimizin öyküleri bunlar. Her okuyan farklı bir yol keşfedecek benim kalemimden kendi içlerine doğru. “Oysa bizim bütün güzelliğimiz, yaşadıklarımızla düşündüklerimiz arasındaki acıklı çelişkinin yansımalarından ibaretti.” der Oğuz Atay. İşte benim de kitabımın güzelliğini ancak bu şekilde ifade edebilirim: “acıklı çelişkilerin yansımaları”. Bu yansımalarda herkesin kendinden biz iz bulacağını umuyor, keyifli okumalar diliyorum.

Soru:4 Yeni kitap projeleriniz, çalışmalarınız var mı?

Yazmak kendini bir parça tüketmektir. Okumak da tükenen parçalarımızın yerine daha sağlam parçalar koymaktır. Sâye 8 Mart gibi anlamlı ve yeni bir tarihte aktı parmak uçlarımdan okuyucularımın göz pınarlarına doğru. Kendimi fazlasıyla tükettim. Bolca okumalar yaparak yeniden inşa ettikten sonra kendimi bu baş döndüren döngüde suyun yolculuğu yeniden başlayabilir.

Soru:5 Son olarak günümüz dergiciliği hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum. Bir de “Kar Öykü” dergimize hiç denk geldiniz mi inceleme fırsatınız oldu mu? Teşekkür ederim.

İnsanların bir şekilde fikir ve sanat anlayışlarını yansıtmaları gerekiyor. Ya duruşlarıyla ya konuşma tarzları ya da davranışlarıyla. Bana göre dergicilik bu üçünün toplamı. Bu yüzden bu toplama dahil olmayan bir tavrınız varsa aralarında yer almaya çalışmanız oldukça zor. Bu yüzden bu kadar da çeşitli aslında çünkü herkesin kendisini anlaşılır bir biçimde birilerinin de onları duyduklarından emin bir şekilde ifade etmeleri gerekiyor. Fikirsiz sanat olmaz elbette ama her fikre de açık olabilmeyi de gerektirir sanat ve edebiyat. Kucaklayıcı tavrına karşı çıkıldığında edebiyattan uzak ideolojik saplantılar çıkar ortaya ki ben buna oldukça karşıyım. Bu anlamda sizlerin yaptığı oldukça kıymetli. Tek ideolojiniz sanatın ve edebiyatın kendisi. Roman ve şiirin daha revaçta olduğu bu kapitalist denizin içinde öyküye yelken açtırmışsınız ve epey de yol almış. Edebiyata yeni soluklar kazandırmaktan geri durmayışınız da oldukça taktire şayan. Severek takip ediyorum.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

1 Yorum

  1. […] alabilirsiniz. Ayrıca yazarımızla yaptığımız keyifli röportajı da henüz okumadıysanız, buradan […]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.