Düşünün ki öldünüz ve bu dünyaya vazo içerisinde bir tutam kül olarak veda edeceksiniz. Yakılma töreninizin saati de giderek yaklaşmakta. Bu süre zarfında doğum anınızdan ölümünüze kadar her şeyi anlatıyorsunuz. Kime? Bize, okuyucuya. İşte böyle başlıyor kitabımız. Yang Fei bize hayatının kapılarını açıyor. Bizse sayfaların nasıl aktığını anlamıyor, bu hikayenin içinde sürükleniyoruz. Yang Fei’nin çocukluğu, gençliği, ilk aşkı derken tüm ayrıntılara şahit oluyoruz. Bir gerçek dünya, bir araf arasında gidip geliyoruz. Ama sadece Yang Fei’nin hayatı değil, onun hayatına az ya da çok dokunmuş olan insanların da acılarına şahitlik ediyoruz..
Kitap boyunca beni en çok etkileyen Yang Fei’nin babası oldu. Aralarında ilişki ve o bağ çok duygusaldı.
Yu Hua çok sevdiğim yazarlardan. Bu kitabını da diğerleri gibi severek okudum. Bir kere yazarın dili çok yalın. Tanışmadıysanız muhakkak tanışın dediğim yazarlardan. ‘Yedinci Gün’ başlarda güzel başladı ama sonradan benim için heyecanını yitirdi. Muhteşemdi diyemiyorum. Ama siz bu yazardan muhteşem bir eser okumak isterseniz ‘Kanını Satan Adam’ diyorum. Sevgiyle ❤
- Begüm Mermutlu Akçay