3. Bölüm
Madde 2.
Bir anda ne yaptığımı sorgulamaya başladım. Şimdi ne olacak? İntikam alınca ne olacak? Filmlerde insanın içinden aynı anda çıkan melek ile şeytanın arasında kalması gibi kafam karıştı. Yaptıkları yanına kâr mı kalsın? Kalmasın! Hayır, hayır! Sana yakışmaz. Ama böyle aldatıldığını bile bile nasıl yaşayacaksın?
Off! Zihnimde düşünceler dönüp duruyordu. Tamam intikam soğuk yenen bir yemekti. Benim de bu yemeği yemem şart oldu. Ben de bir şekilde bu defteri kapatıp hayatıma devam edebilmem için bir hamle yapmak zorundaydım. Sonuçta gururum çiğnenmiş, aşağılanmış gibi hissediyordum kendimi. Tamam, aklıselim ile düşünme zamanı geldi. İntikam alacağım ama bunu öyle bir yapacağım ki tereyağından kıl çeker gibi. Kimse ne olduğunu anlamayacak. Öncelikle Gizem’e bana yaşattığını yaşatmadan ondan vazgeçmeyeceğim. Kerim’in yaptığını ise yanına bırakmayacağım. Evet şimdi biraz rahatladım. Rahatça yatağıma uzanıp uyuyabilirim. Tweetili sarı pijamamı giydim. Saçlarımın bağını çözdüm. Pijamamın takımı olan göz bandını taktım. Artık uyuyabilirim. Örselenmiş ruhum, yorgun bedenimden önce uykuya yenik düştü. Üzerime vuran akşam güneşi ile kendime geldim. Gecenin huzursuzluğu ile gün boyu hırpalanan ruhum nihayet kendine geldi. Kalkıp mutfaktan kendime sade bir Türk kahvesi yapıp içmeye başladım. Öyle bir şey yapacaktım ki Gizem de aynı acıyı benimle paylaşacaktı. Manken arkadaşım Gözde’yi arayıp hemen buluşmamız lazım dedim. “Peki!” dedi. Tepeden tırnağa beyaz döşeli yatak odama geçip geceden dağılmış dolabımdan bir kot pantolon ile bir sweet alıp giydim. İntikam yeminimi yenileyerek evden çıktım. Hafif yağmurlu bir eylül akşamında yağmur tanelerinin üstüme yağmasına aldırmadan köşebaşındaki taksi durağından bir taksiye bindim. Gözde ile buluşacağımız kafeye vardım. Loş ışıklı kahverengi döşeli kafeye girince cam kenarındaki bir masada Gözde’yi otururken buldum. Beni görünce gülümsedi. Hemen yanına oturup her şeyi bir solukta anlatıverdim. Tabii intikam planını da… Gözde oturduğu sandalyeden geriye doğru yaslandı. Kararsızlıkla bakan yosun yeşili gözleri ile bana kilitlendi. Düz fön çekilmiş sarı saçlarını düzeltip, “Emin misin?” diye sordu. “Eminim!” dedim. İçimdeki melek tekrar seslendi. “Emin değilsin. Emin olmamalısın.” Bu yaptığı, yanına kâr kalamaz. Ben bununla yaşayamam. “Sen böyle biri değilsin!” “Ama yine de yapacağım!” dedim içimdeki sese kararlılıkla. Baktım içimdeki ses, sessizliğe gömüldü. O da çaresizlikle intikam planımı kabul etti.
Çantamdan hain ikilinin benimle çekilen bir fotoğrafını çıkardım. Telefonumda beni aldattığından şüphelendiğim ilk gün çektiğim bir resim vardı. Onu, Gözde’ye gösterdim. Hedefimiz belliydi. Gizem’in ve Kerim’in de tüm özelliklerini anlatınca planımızı daha da geliştirdik. Gözde, yüzüme bana acıyarak ama aynı zamanda merhamet dolu bir şekilde baktı. “Bu iş tamamdır.” dedi. Rahatlamıştım. İşte şimdi zafere yaklaşmış komutan edasıyla intikam içeceğimi içebilirdim. Beni ancak iyi demlenmiş bir çay mutlu edebilirdi. Gözde ile her şeyi konuşunca ona sarılıp mutlulukla yanından ayrıldım. Bu arada sevgilimden günün ilk mesajı da geldi. “Neler yapıyorsun?” diye. Hayret! Demek ki Gizem’den fırsat bulmuş bana da zaman ayırıyordu. Taksiye binince şoföre sorasım geldi. Neticede o da bir erkekti. Erkekler neden aldatır? Neden bir erkek, bir kadınla yetinemez? Madem onunla olmak istiyordun, ayrılsaydın benden. Şimdi o saçma sapan aldatma dizisinde olduğu gibi ikisini de seviyorum mu diyecekti? Kendimi şoförle bu muhabbeti yapmamak için zor tuttum. Eve varınca yarın teslim etmem gereken proje ödevimin üstünden geçmem gerektiğini hatırladım. Gözlerimdeki intikam makyajımı sildim. Bir üniversite öğrencisi formuma geri döndüm. Dizi çıkmış eşofmanım, üstü çamaşır suyu olmuş tişörtüm ile evde dolanmaya başladım. Midemdeki gürültüler alt komşudan duyulacak gibiydi. Mutfağa geçip dolabı açtım.
- Züleyha Yılmaz