Araştırma-İnceleme

Adalette Devrim: Islahat

Günümüz; her türlü bilgiye, dokümana kısacası her şeye daha kolay ulaşabildiğimiz bir dünya oldu. Bu avantajlı durumu ne ölçüde kullanabiliyoruz diye düşünürsem, bu soruya net bir cevabım olmaz herhalde. Temennim, bizler için faydalı olan bilgilere ulaşıp onlardan faydalanmamızdır. Bu konuda bunu diyebilirim sadece.

Özellikle ülkemizin birkaç yıldır uğraştığı, boğuştuğu daha çok boğulduğu bu hengameden en çok etkilenen sektörlerin başında kağıt ve matbaacılık sektörü geliyor. Zaten kitap yayımlamak ya da yayımlatmak ezelinden beri zor işti. Şimdi daha da zorlaştı hatta imkansız hale geldi. Hele bir de “ünlü” bir isim değilseniz geçmiş olsun. İşte bu durumda da kurtarıcımız olarak çağın en büyük yeniliklerinden e-kitap imdadımıza yetişiyor. Birçok çevrim içi platformda kitabınızı yayımlamanız mümkün. Hatta birçok ünlü yayınevinden çıkan, ünlü isimlerin kitapları bile e-kitap formatında da satılıyor.

E-kitap deneyimini yaşadığım ilk kitap, “Islahat” oldu. Islahat; Selahattin Tomar tarafından yazılan, hepimizin haykırdığı ama sesimizi duyuramadığımız adalet konusuna değiniyor. Oktay, daha yeni evli diyebileceğimiz birisi. Ama ilk zamanlardan ailesini boşlamaya başlıyor. Eşi, Fatoş bu duruma daha fazla katlanmaması gerektiğini düşünüp evi terk ediyor. Aslında hikâye bundan sonra başlıyor diyebiliriz. Kitabın en beğendiğim tarafı adalet duygusuna farklı bir açıdan bakması (olması gereken bu belki de) bir de sizi diğer sayfaya taşıması. Fatoş, hamile olduğunu eşinden saklıyor. Yıllar sonra doğan çocuğu işitme engelli doğunca çocuğunun hem arkadaşı hem annesi hem dünyadaki dayanağı oluyor. Çiçek’in yani çocuğun doktoru işitme engellilerin yaşadığı, onların hayatlarını kolayca devam ettirebildikleri, “Sessiz Ada” dan bahsediyor. Tabii ki Fatoş bu durumu şiddetle reddediyor. Kızını hiç yalnız bırakmayacakmış gibi, yanında hep olacakmış gibi düşünüp hastaneyi terk ediyor.

Hayat zaten çorap söküğü gibidir. Terslikler bir başladı mı daha da durmaz. Çiçek için de bu böyle oluyor. Önce annesini bir kazada kaybediyor. Sonra hiç bilmediği, bir çocuğu olduğundan bile haberi olmayan babasına teslim ediliyor. Babası da Çiçek’e kötü davranmaya başlayınca yeni açılan “İnsanlık Suçuyla Mücadele Birimi” olaya el koyuyor. Ve Oktay, hayal meyal hatırladığı ameliyathane görüntüsü eşliğinde kendini Sessiz Ada’da buluveriyor. Burada aylarca hayatta kalma mücadelesi verip kendini bulmaya çalışıyor. Biraz önce de dediğim gibi hayat bir çorap söküğü gibidir. Başımıza ne tür olaylar gelirse onlar birbirini takip eder.

Kitabı bitirdiğinizde, içinizde hafif bir burukluk kalacaktır. Bu insanların yaşadığı zorluklar, verdiği hayat mücadelesi, karşılaştıkları kötü şansı olan insanlar ve bu kötü insanları durduramayan bir adalet. Keşke hayat mutlu sonla biten bir kitap mı olsaydı?

 

 

Burak Akbaş

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.